
Türkiye’deki siyasi atmosfer, son zamanlarda yapılan anayasa değişiklikleri ve uygulanan yönetim tarzıyla ilgili tartışmalarla çalkalanmaktadır. 2010 ve 2017 yıllarında gerçekleştirilen anayasa referandumlarında verilen sözlerin aksine, ülkede özgürlükler ve demokrasi konularında tam tersine bir seyir izlendiği iddia edilmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin mevcut yönetim yapısının askeri vesayet kurallarıyla donatıldığı ve bu durumun halkın beklentilerinin tam tersi olduğu vurgulanıyor. Gazeteci ve siyasi analizciler, bu durumu hem geçmiş hem de mevcut siyasi söylemler üzerinden değerlendiren kapsamlı bir bakış açısıyla aktarmaktadır.
Sıkça dile getirilen “askeri Anayasa” tartışmaları, geçmiş dönemde yapılan referandumların sonucunda yaşanan gelişmelerle özel bir anlam kazanıyor. Halka verilen vaatlerin zamanla nasıl göz ardı edildiği ve seçimlerin arkasında yatan siyasi grand stratejilerin ne şekilde şekillendiği üzerinde durulmaktadır. Bu yazıda, Türkiye’nin anayasa değişiklikleri üzerinden geçen zamana odaklanarak bugünkü siyasi iklimin neden böyle bir yön izlediğini inceleyeceğiz.
Makale Alt Başlıkları |
---|
1) 2010 Referandumu ve Beklentiler |
2) 2017 Anayasa Değişikliği Süreci |
3) Bugünkü Yönetim Biçimi ve Şikayetler |
4) Siyasi Liderlerin Söylemleri |
5) Seçmen ve Siyasi İkilemler |
2010 Referandumu ve Beklentiler
2010 yılında yapılan anayasa referandumu, birçok kesim tarafından bir dönüm noktası olarak görülüyordu. O dönemde, “askeri Anayasa” ifadesi sıkça kullanılarak, halkın çoğunluğu askeri vesayet düzeninin son bulacağına inanarak oy kullandı. Ancak, referandumun vaadi, aslında halkın 12 Eylül darbesi sonrası yıllarında yaşadıklarından ibaretti.
12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştiren darbeyi geride bırakarak demokratikleşme sürecinin başlaması hedefleniyordu. Bu süreç, aslında Fethullah Gülen tavrının da güçlenmesini sağlamıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin modern tarihinde önemli bir mahkeme sürecinin başlangıcı olarak kabul edilen bu dönemde, birçok aydın ve subayın haksız yere hapiste tutulduğu ortaya çıkmıştı. Seçmenlerin teveccühüyle gelen bu reformlar, aslında birçok sorunu da beraberinde getirmişti.
2017 Anayasa Değişikliği Süreci
Ülkedeki siyasi iklimin değişmesiyle, 2017 yılında yeniden anayasa değişikliği gündeme geldi. Bu kez “demokrasi” ve “özgürlük” vurgusuyla yapılan düzenlemeler, vatandaşların gözünde büyük bir umut yaratmaya çalıştı. Ancak sonuç, tam tersine oldu ve “tek adam” yönetimine geçildi.
Bu referandumda da halk, yine çeşitli vaatlerle motive edildi. Ancak, demokrasinin gerilediği ve özgürlük alanlarının kısıtlandığı bir yönetim tarzıyla karşı karşıya kaldı. Şu an için eleştirilen nokta; yasama organının yürütmeye bağımlı hale gelmesi ve yargının tarafsızlığının ortadan kaldırılmasıdır.
Bugünkü Yönetim Biçimi ve Şikayetler
Günümüzde, yönetim biçimi son derece yetkili bir “tek adam” yönetimi olarak tanımlanmaktadır. Bu durum gerek medya özgürlüğü gerekse toplumsal özgürlükler üzerinde ciddi kısıtlamalara yol açmaktadır. Sürekli bir baskı ve insanları sindirme politikası uygulanırken, halkın talepleri her geçen gün göz ardı edilmektedir.
Siyasi partilerin üzerine düşen sorumluluklar da dikkat çekiyor. Seçmenler arasında oluşan güven bunalımı, bu tür bir yönetimin sürdürülebilirliğini sorgulatıyor. Bugün, toplumda var olan büyük tepki ve memnuniyetsizlik, aslında geçmişteki pek çok sözün unutulduğu ya da göz ardı edildiği gerçeğinde yatmaktadır.
Siyasi Liderlerin Söylemleri
Siyasi liderler, topluma umut aşılamak adına çeşitli söylemler geliştirmeye devam ediyor. Ancak, bu söylemlerde tam tersi uygulamaların gündeme gelmesi, toplumda ciddi bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yapılan açıklamalarla aslında yönetiminin sürekliliğine vurgu yapmaktadır. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bu söylemleri destekleyerek “yok öyle yağma” ifadesi ile seçmenlere bir mesaj göndermektedir.
Siyasi söylemler, aslında bir tehdit olarak algılanarak, mevcut durumu koruma ve güçlendirme arayışında olduğunu göstermektedir. Burada kilit olan, seçmenin bu durumu nasıl algılayacağıdır.
Seçmen ve Siyasi İkilemler
Seçmenler, sürekli değişen siyasi iklimde kendilerini bir ikilem içinde buluyor. Siyasi liderler, halkın destek ve talep ettiği yönünde söylemler geliştirirken, gerçek uygulamalar bu söylemlerle çelişmektedir. Seçmenler, “Erdoğan nasıl kalacak?” sorusunu gündeme getirmekte ve bunun üzerine tartışmalar yapmaktadır.
Seçmenlerin, yöneticilerle arasındaki bu güven kaybı, gelecekteki seçimler açısından tehlikeli bir durum ortaya çıkarmaktadır. Burada asıl tehlike, seçmenlerin taleplerinin göz ardı edilmesi ve yönetimin sanki hiç değişmeyecek gibi davranmasıdır. Ne de olsa, “sadece seçmen” sorunun çözüm noktasıdır.
No. | Önemli Noktalar |
---|---|
1 | 2010 referandumunda askeri Anayasa’ya son verileceği söylendi. |
2 | 2017 yılında yapılan değişiklikler otoriterleşmeye neden oldu. |
3 | Siyasi liderler sürekli olarak umut aşılamaya çalıştı. |
4 | Seçmenler büyük bir ikilem içindeyiz. |
5 | Gelecek eleştiriler, mevcut yönetimi tehdit ediyor. |
Haberin Özeti
Türkiye’de, 2010 ve 2017 yıllarında gerçekleştirilen anayasa referandumları sonrası söz konusu olan değişikliklerin sonucunda, ülkede demokrasi ve özgürlüklerin gerilediği ve mevcut yönetim biçiminin otoriterleştiği yönündeki görüşler giderek artmaktadır. Siyasi liderlerin vaatlerine karşılık halkın beklentisinin ne yönde şekillendiği ise en büyük tartışma konusu olmuştur. Netice itibarıyla, muhalefetin ve halkın iradesinin yeterince duyulmadığı bir yönetim tarzının sürdürülmesi, ilerleyen dönemlerde Türk demokrasisi ve toplumsal huzur açısından ciddi sorunlar doğurabilir.
Sıkça Sorulan Sorular
Soru: 2010 referandumu ne amaçla yapıldı?
2010 referandumu, askeri vesayeti sona erdirmek ve demokratikleşme sürecini başlatmak amacıyla yapılmıştır.
Soru: 2017 anayasa değişikliği nasıl bir etki yarattı?
2017 anayasa değişikliği, Türkiye’yi tek adam yönetimine sürüklemiş ve demokratik süreçleri zayıflatmıştır.
Soru: Siyasi liderlerin söylemleri halkı ne derece etkiliyor?
Siyasi liderlerin söylemleri, halkta güven oluşturamadığı için olumsuz bir algılama yaratmaktadır.
Soru: Seçmenlerin ikilemlerinden ne anlaşılabilir?
Seçmenlerin ikilemleri, mevcut politiğin halk ile arasındaki mesafeyi daha da açabilir.
Soru: Türk demokrasisinin geleceği hakkında ne söylenebilir?
Türk demokrasisinin geleceği, mevcut iktidarın politikaları ve halkın tepkileri üzerinden şekillenecektir.