Dünya

Ölüme Terk Edilen Denizcinin Gerçek Hikayesi

Dünya genelinde 64 ülkede hâlâ eşcinsel ilişkilerin suç sayılması ve bu nedenle bireylerin hapis veya ölüm cezasıyla karşılaşabilmesi günümüzde önemli bir insan hakları meselesi olarak gündemde yer alıyor. Bu durum, geçmişteki uygulamaların da ne kadar acımasız olduğunu hatırlatıyor. Örneğin, 18. yüzyılda yaşamış bir denizcinin başından geçenler, o dönemin LGBT bireylerine yönelik damgayı anlamak için dikkate değer bir örnek sunuyor. Leendert Hasenbosch adlı denizcinin hikayesi, tarihçilerin yeniden keşfettiği ve gün yüzüne çıkardığı bir trajedi olarak karşımıza çıkıyor. Ascension Adası’na mahkum edilen Hasenbosch’un günlüğü, o dönemin zalim zihniyetini ve LGBT bireylerine uygulanan baskıları gözler önüne seriyor. Bu haber, Hasenbosch’un kaderini, eşcinsellik suçlamalarının tarihini ve toplumdaki yansımalarını ele alıyor.

Makale Alt Başlıkları
1) Mahsur bırakılan denizci
2) Kaplumbağa eti, kan ve idrar
3) Tarih aydınlanıyor
4) Eşcinselliğin tarihsel seyrindeki değişim
5) Günümüzdeki LGBT hakları durumu

Mahsur bırakılan denizci

Leendert Hasenbosch’un hikayesi, 1726 tarihinde bir grup İngiliz denizcisinin Ascension Adası’na seyahati sırasında ortaya çıkmıştır. Bu denizciler, ıssız adada derme çatma bir çadır bulmuş ve içinde bir günlük keşfetmişlerdir. Ancak günlüğün sahibi hakkında hiçbir bilgiye ulaşamamışlardır. Buldukları günlük, İngiltere’ye geri götürülmüş ve ‘Cezalandırılan Sodomi’ gibi etkileyici başlıklarla basılmıştır. Böylelikle, Hasenbosch’un yaşadığı dram bir nebze olsun hafızalarda yer bulmuştur. Ancak adının silinmesi, ona halk arasında isimsiz bir örnek haline gelmesine neden olmuştur.

Hasenbosch, 1695 civarında Lahey’de doğmuş ve ailesinin geçmişi hakkında belirsizlikler yaşamıştır. Annesinin vefatı sonrasında babası onu Cakarta’ya göndermiştir. 18 yaşında Doğu Hindistan Şirketi’ne katılmış ve önemli bir muhasebeci olmuştur. Ancak hayatındaki belirsizlik ve eşcinsellik suçlaması nedeniyle hüsranla sonuçlanan bir kazaya karıştıktan sonra Ascension Adası’na terk edilmiştir. Bu durum, o dönemde eşcinselliğin ne denli tabu olduğunu ve bireylere nasıl bir damga vurduğunu gösteriyor.

Kaplumbağa eti, kan ve idrar

Ascension Adası’na terk edilişinin ardından Hasenbosch, burada bir çadır, birkaç tohum ve az miktarda su ile baş başa kalmıştır. Su kaynakları hızla tükenirken, yiyecek bulmakta zorlanmış, tarım denemeleri başarısız olmuştur. İlk başlarda dua ederek kurtulmayı uman genç adam, yalnızlığın getirdiği zorluklarla başa çıkmaya çalışmıştır.

Hasenbosch, uzun süre aç kalınca çaresizliğe kapılarak birkaç kaplumbağa yakalamış ve onların etleriyle hayatta kalmaya çalışmıştır. Ekim ayına gelindiğinde, kaplumbağa eti, kan ve kendi idrarıyla beslenmeye zorlanmış ve halüsinasyonlar görmeye başlamıştır. Bu durum, insan psikolojisini nasıl etkileyebileceğini de gösteriyor. Yalnızlığın ve çaresizliğin aşırı biçimde baskı yapmasının, insan ruhunda meydana getirdiği yıkımları anlaşılır kılmaktadır.

Tarih aydınlanıyor

Hasenbosch’un hikayesi, 18. yüzyıldan bu yana unutulmuştu, ancak 1990’larda tekrar gün yüzüne çıkarıldı. Hollandalı tarihçi Michiel Koolbergen, Amsterdam Denizcilik Müzesi’nde yayımlanmış bir kitabı incelerken Hasenbosch’un adını bulmuştur. Bu eser, aslında Hasenbosch’un adaya terk edilmesinin hikayesiydi fakat mağdurun ismi unutulmuştu. Koolbergen’in bulguları, Doğu Hindistan Şirketi’nin arşivlerinde bulunmuş olan kayıtlara dayanmaktadır.

Koolbergen, Hasenbosch’un hikayesini 2002 yılında “Hollandalı Robinson Crusoe” adıyla yayımlamıştır. Ancak ne yazık ki, bu tarihten kısa bir süre sonra tarihçi yaşamını yitirmiştir. Arkadaşları ve meslektaşları, onun eserlerini daha fazla insana ulaştırmak için çaba gösterdiler. Alex Ritsema da bu çabaları sürdürerek Hasenbosch’un dramını Dünya’ya tanıtmayı başarmıştır.

Eşcinselliğin tarihsel seyrindeki değişim

Leendert Hasenbosch’un 18. yüzyılda yaşadığı acılar, eşcinselliğin tarihsel seyrinde önemli bir bellek olarak karşımıza çıkmaktadır. Hasenbosch’un ölümüyle birlikte, eşcinseller üzerinde uygulanan baskıların toplumsal hafızada nasıl yer ettiğini anlamak mümkündür. O dönemde eşcinsellik, pek çok yerde bir suç olarak kabul ediliyordu ve ağır cezalarla sonuçlanıyordu.

1850’lerde farklı ülkelerde eşcinselliğe yönelik cezalar hafiflerken bazı bölgelerde ise bu suçlamalar daha da arttı. Eşcinsellere yönelik yargılar ve uygulamalar, toplumsal olayların bir yansıması olarak yüzyıllar boyunca devam etti. Kriz zamanlarında, eşcinsellerin hedef alınabileceği gerçeği, o dönemin ve günümüzün güç ilişkilerini anlamaya yardımcı oluyor.

Günümüzdeki LGBT hakları durumu

Bugün birçok ülkede hâlâ LGBT bireylere yönelik ayrımcı yasalar ve uygulamalar mevcut. Örneğin, Rusya, Uganda ve Polonya gibi ülkelerde LGBTQ+ karşıtı yasalar çıkarılıyor. Ayrıca, eski ABD Başkanı Donald Trump bazı başkanlık kararları ile bu hakları gerileten mucklar imzalamıştır. Yalnızca iki cinsiyet tanıyan bir kararname de yayımlanmıştır. Bu durum, bireylerin kimliklerini ifade etme özgürlüğünü büyük ölçüde kısıtlamaktadır.

Ülkelerin yasalarının, bireylerin yaşamlarını nasıl şekillendirdiği konusunda etkili olduğu fragmanlar halinde gözler önüne serilmektedir. Uluslararası Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Trans ve İnterseks Derneği Direktörü Julia Ehrt, benzer yasaların LGBT bireylerinin tarihten silinmesine yol açtığını iddia etmektedir. Ehrt, “Biz her zaman buradaydık. Dışlanma çabaları var, ancak artık görünmez değiliz,” sözleriyle durumu özetlemektedir.

No. Önemli Noktalar
1 64 ülkede eşcinsel ilişkiler hâlâ suç sayılmaktadır.
2 Leendert Hasenbosch’un hikayesi, eşcinsel bireylere uygulanan baskının bir örneğidir.
3 Eşcinselliğin tarihi, Socrates’ten günümüze kadar birçok değişim gösterdi.
4 Küresel ölçekte eşcinsellere yönelik ayrımcı yasalar mevcuttur.
5 Ehrt’in söylemlerine göre, LGBT bireyleri artık görünmez değil.

Haberin Özeti

Leendert Hasenbosch’un hikayesi, tarih boyunca toplumların eşcinsel bireylere yönelik uyguladığı baskıyı ve damgayı gözler önüne sermektedir. Eşcinsellik gibi bir suçlamadan ötürü, sadece geçmişte değil günümüzde de birçok birey maalesef benzer durumlarla karşılaşabiliyor. Bu haber, Hasenbosch’un yaşamının yanı sıra, eşcinselliğe dair tarihsel bağlamı ve günümüzdeki durumları tartışarak okuyuculara önemli bir perspektif sunmaktadır. Sosyolojik ve tarihsel boyutlarıyla ele alınan bu konu, insan hakları ihlalleri ve toplumsal adaletin sağlanması için farkındalık yaratmaya yardımcı olmaktadır.

Sıkça Sorulan Sorular

Soru: Leendert Hasenbosch neden Ascension Adası’na terk edildi?

Cevap: Hasenbosch, eşcinselliğe dair suçlamalar nedeniyle Ascension Adası’na terk edilmiştir.

Soru: Döneminde eşcinsellik neden bu kadar yasaklıydı?

Cevap: 18. yüzyılda eşcinsellik, toplumsal normlar ve dini inançlar gereği büyük bir tabu olarak görülüyordu.

Soru: Hasenbosch’un hikayesi nasıl gün yüzüne çıktı?

Cevap: 1990’larda tarihçi Michiel Koolbergen, Hasenbosch’un adını içeren belgeleri bulmasıyla hikaye yeniden keşfedilmiştir.

Soru: Günümüzde LGBTQ+ hakları durumu nedir?

Cevap: Dünyanın birçok yerinde hâlâ ayrımcı yasalar ve uygulamalar bulunmaktadır, bu durum insanların yaşamlarını olumsuz etkilemektedir.

Soru: Eşcinselliğin tarihin ilerleyişine etkisi nasıldır?

Cevap: Eşcinsellik, tarihsel dönüm noktalarında toplumun kadın-erkek ilişkilerine ve cinsiyet rollerine dair önemli değişiklikler getirmiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu