
İran ve İsrail arasında devam eden gerginlik, 7 Ekim 2023’te Hamas tarafından başlatılan bir operasyona yanıt olarak tırmandı. Bu tarihten itibaren iki ülke arasında doğrudan ve dolaylı saldırılar artmış durumda. 13 Haziran 2024’te İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırıyla birlikte, çatışmanın kapsamı genişlemiş ve Orta Doğu’daki güvenlik durumu daha da karmaşık hale gelmiştir. Bu haberde, iki ülke arasındaki çatışmanın geçmişine ve günümüze dair önemli detayları inceleyeceğiz.
Makale Alt Başlıkları |
---|
1) İran’ın müttefiklerine yönelik İsrail saldırıları |
2) Uzaktan kumandalı suikast |
3) Denizdeki çatışmalar |
4) İranlı subayların ölümü |
5) 2024’te artan çatışmalar |
İran’ın müttefiklerine yönelik İsrail saldırıları
2019 yılında, İran’ın Orta Doğu’daki müttefiklerine silah tedarik etmesini engellemek amacıyla İsrail, Suriye, Lübnan ve Irak’ta bir dizi askeri operasyon düzenledi. Bu saldırılar, Tahran’ın, özellikle de Hizbullah ve diğer militant gruplar üzerinden bölgedeki etkisini artırma çabalarına karşı bir yanıttı. İsrail, İran’ı bu müttefiklere silah sağlamak için bir tedarik hattı oluşturmakla suçladı ve bu bağlamda Doğu Akdeniz ile Kızıldeniz’deki İran petrol ve silah taşıyan gemilere de saldırıldığını bildirdi.
Orta Doğu’nun jeopolitik konumu nedeniyle bu tür saldırılar, uluslararası güvenlik açısından kaygı verici bir durum yarattı. İran, bölgedeki müttefiklerinin güçlenmesi durumunda, İsrail’in varlığını tehdit eden bir güç haline gelebileceğinden endişe duyuluyordu.
Bu bağlamda, iki ülke arasındaki düşmanlıkların daha derin bir tarihi olduğu ve çeşitli askeri taktiklerle birbirlerine karşı hamlelerin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Uzaktan kumandalı suikast
Kasım 2020’de, İran’ın önde gelen nükleer bilimcisi Muhsin Fahrizade İsrail tarafından uzaktan kumanda edilen bir makineli tüfekle öldürüldü. Bu olay, iki ülke arasındaki gerginliğin bir başka boyuta taşınmasına neden oldu. Fahrizade’nin ölümü, İran’ın nükleer programına büyük bir darbe vurmakla birlikte, İsrail için de stratejik bir kazanım olarak değerlendirildi.
Suikast, Tahran yakınlarındaki Abserd’de gerçekleştirildi. Fahrizade’nin korumasını üstlenen üç zırhlı araç içindeki konvoy, suikastın ardından hedef alındı. Bu tür bir operasyon, siber ve fiziki saldırıların ne denli entegre bir şekilde yürütülebileceğini gösterdi ve iki ülke arasındaki düşmanlığın boyutunu da gözler önüne serdi.
Uzaktan kumandalı suikast, bu tür stratejilerin kompleksliğini ve etkisini ortaya koymakla kalmayıp, aynı zamanda İran’ın nükleer programına dair inancı da sarsmayı başardı.
Denizdeki çatışmalar
2021 yılı itibarıyla, İran ve İsrail arasındaki çatışmalar deniz alanlarına da yansımaya başladı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Umman açıklarında seyreden bir İsrail gemisinde meydana gelen patlama olayını İran’a atfetti. Bu durum, deniz yollarındaki güvenlik endişelerini arttırdı.
Mart 2021’de, İsrail, kıyılara 50 mil mesafedeki bir İran kargo gemisini hedef aldı. Olaylar, her iki tarafın da deniz kuvvetlerini daha aktif bir şekilde kullanmalarına ve bir dizi casusluk operasyonu yürütmelerine neden oldu.
Savaş gemileri, mayınlar ve diğer stratejik unsurlarla donatılan bölgedeki bu çatışmalar, uluslararası deniz ticaretini etkileme riski taşımakta. Bu nedenle, bölgedeki ülkelerin askeri varlıklarını artırma çabaları başladı. Çatışmalar, denizdeki güvenlik dengesini de tehdit etmeye başladı.
İranlı subayların ölümü
2022 yılında, İran Devrim Muhafızları Ordusu subayı Seyid Hudayi, motosikletli suikastçılar tarafından öldürüldü. İsrail, bu suikastın belirli bir operasyon biriminin lideri olan Hudayi’nin, suikast ve kaçırma eylemlerindeki rolü nedeniyle gerçekleştirildiğini iddia etti. Öldürme eyleminin ardından, Silahlı Kuvvetler ve polis arasında bir dizi önlem ve soruşturma başlatıldı.
Mayıs ayında, iki bilim insanı Eyüb Entezari ve Kamran Ahamoley, gıda zehirlenmesi belirtileriyle hastaneye kaldırıldı, ancak kısa sürede hayatlarını kaybetti. İran yönetimi, bu durumu da İsrail’in bir suikastı olarak değerlendirerek, uluslararası toplumdan destek talep etti.
Bu tür olayların, iki ülkenin güçlü birer askeri ve istihbarat gücü olduğunu ortaya koymakla kalmayıp, aynı zamanda iç politikada da büyük yankılara neden olduğu gözlemlendi.
2024’te artan çatışmalar
2024 yılı, İran ile İsrail arasında karşılıklı çatışmaların artış gösterdiği bir dönem oldu. Nisan ayında, İsrail, Şam’daki İran Büyükelçiliği’ne hava saldırısı düzenleyerek, üç üst düzey komutanla birlikte dört subayı vurarak öldürdü. Bu saldırıya yanıt olarak İran, İsrail’e 300’den fazla insansız hava aracı ve füze fırlattı. Çoğu fırlatılan füze, İsrail’in “Demir Kubbe” hava savunma sistemi tarafından düşürüldü.
Birkaç ay sonra, Temmuz ayında Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye Tahran’da Devrim Muhafızları tarafından işletilen bir misafirhanede meydana gelen patlamada hayatını kaybetti.
Eylül ayında ise, İran’ın Lübnan Büyükelçisi Mojtaba Amini hedef alınarak gerçekleştirilen büyük bir saldırıda yaralandı. Bu olaylar, iki ülke arasındaki gerginliğin yine de azalmadığını gösterdi.
İran, İsrail’e ateş açtı
Ekim 2024’te, İran, İsrail’in Suikastlarını misilleme olarak, İsrail’e yaklaşık 180 balistik füze fırlattı. Bu tür saldırılar, iki tarafın da askeri yeteneklerini sergilemekte ve uluslararası toplumun dikkatini çekmektedir. Çatışmaların ardındaki esas sebepler, tarihi düşmanlık ve stratejik çıkarların mücadelesidir.
İsrail, Ekim ayı sonunda İran’ın kritik hava savunma sistemlerini hedef alarak, nükleer programlarına darbe yapmış ve gelecekteki çatışmaların zeminini oluşturmuştur. Bu politikaya, iki ülke de çeşitli şekillerde yanıt vermiştir.
2025 – İran’ın nükleer programı tehdit altında
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump ile İran’ın nükleer tesislerine yönelik askeri operasyon planları üzerinde görüşmeler gerçekleştirmiştir. Ancak Trump, diplomatik bir yaklaşımla meseleyi çözme düşüncesini daha ağır basarak, müdahaleden kaçınmayı tercih etti.
İran, uranyum zenginleştirme talebine cevap vermezken, nükleer programları konusunda müzakerelerin sürdüğü yönünde bilgiler alınmaktadır. 13 Haziran 2025’te gerçekleştirilen “Yükselen Aslan” adlı operasyonda İran’ın nükleer tesisleri ve Devrim Muhafızları’nın bazı üst düzey isimleri hedef alınmıştır.
İran, bu saldırıya karşılık olarak saldırılar planladığını açıklamıştır. Bu koşullar altında, uluslararası ilişkilerde gerginliğin artmakta olduğu ve Orta Doğu’nun güvenlik durumunun daha da karmaşık hale geldiği gözlemlenmektedir.
No. | Önemli Noktalar |
---|---|
1 | İran ve İsrail arasındaki çatışmalar, Orta Doğu’yu tehdit eden büyük bir askeri çatışmaya dönüşebilir. |
2 | 2019’dan bu yana iki ülke arasında pek çok teknoloji ve askeri operasyon meydana geldi. |
3 | İsrail, İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarla dikkat çekti. |
4 | Deniz alanındaki çatışmalar, bölgesel güvenliğin daha da karmaşık hale gelmesine neden oldu. |
5 | Gelecek dönemde, diplomatik çözümler yerine askeri müdahaleler gündeme gelebilir. |
Haberin Özeti
İran ve İsrail arasındaki gerginlik, çeşitli askeri ve diplomatik hamlelerle tırmanmaya devam etmektedir. 7 Ekim 2023’te başlayan çatışmalar, yalnızca bölgesel değil, uluslararası düzeyde de etki yaratmaktadır. 2024’te artan saldırılar ve misillemeler, iki ülke arasındaki cephenin görünümünü değiştirmiştir. İran’ın nükleer programına yönelik tarihin en büyük tehditlerinin yaşandığı bu dalgalı ortamda, her iki tarafın da stratejik planları büyük önem taşımaktadır. Orta Doğu’da barış ve güvenliğin sağlanması, bu gelişmeler ışığında daha da zorlaşmaktadır.
Sıkça Sorulan Sorular
Soru: İran ve İsrail çatışmalarının nedeni nedir?
Çatışmaların temel nedeni, her iki ülkenin de birbirine yönelik tarihsel düşmanlıkları ve stratejik çıkarlarının çatışmasıdır.
Soru: 2023’te neler oldu?
2023’e damgasını vuran olay, 7 Ekim’de Hamas tarafından başlatılan operasyonun ardından, İsrail’in Gazze’ye düzenlediği yoğun saldırılardır.
Soru: Uzaktan kumandalı suikast nedir?
Uzaktan kumandalı suikast, hedefin uzaktan bir cihazla vurulması işlemi olup, Muhsin Fahrizade bu tür bir suikastla öldürülmüştür.
Soru: Denizdeki çatışmaların etkisi nedir?
Denizdeki çatışmalar, uluslararası ticareti tehdit etmekte ve bölgedeki güvenlik dengesini bozma potansiyeline sahip olmaktadır.
Soru: Gelecekte gelişmeler nasıl şekillenebilir?
Askeri müdahaleler ve daha fazla çatışma yaşanma olasılığı yüksektir, diplomatik çözüm bulmada zorluklar yaşanacağı öngörülmektedir.