Politika

Çelenk, İBB Gözaltı Görüntülerini Meclis Gündemine Taşıdı

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik gözaltı görüntülerinin teşhir edilmesinin, Anayasa ve uluslararası insan hakları normlarına aykırı olduğunu ileri sürerek konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşıdı. Çelenk, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ve bu tür uygulamaların siyasetçilerin itibarsızlaştırılması sonucunu doğurduğunu vurguladı. Ayrıca, geçmişte yaşanan KCK operasyonlarına da dikkat çekerek, mevcut durumun benzer uygulamalarla süregeldiğini ifade etti. Çelenk, Bakanlar Yılmaz Tunç ve Ali Yerlikaya’dan bu konuyla ilgili bir dizi soru önergesi sundu.

Makale Alt Başlıkları
1) KCK Operasyonları Tarihinde Gözaltı Uygulamaları
2) Kamusal Teşhirin Psikolojik Etkileri
3) Darbe Dönemleri ve Toplumsal Travmalar
4) Uygulamaların Uluslararası Mevzuatı
5) Bakanlıkların Güvenilirliği ve Yanıtlarına Dair

KCK Operasyonları Tarihinde Gözaltı Uygulamaları

Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, geçmişte yapılan KCK operasyonlarını örnek göstererek mevcut gözaltı uygulamalarının benzer olduğunu belirtti. KCK süreçlerinde birçok siyasetçi, henüz hakkında yargı kararı olmayan kişiler olarak, medya önünde “suçlu” gibi teşhir edildi. Çelenk, bu tür uygulamaların hukukun ve adaletin kararı olmaksızın bireyleri hedef aldığına dikkat çekti. Geçmişte yaşananların, yalnızca bu dönemle sınırlı olmadığını, bugün dahi aynı şekilde muhalefetin hedef alındığını ifade etti.

Çelenk’in ifadelerine göre, gözaltı sürecinde kamuoyuna yansıyan fotoğraflar ve görüntüler, bireylerin kamu önünde aşağılanmasını sağlamakla kalmıyor, ailelerini ve sosyal çevrelerini de etkiliyor. Bu durum, toplumda büyük travmalara yol açmaktadır.

“Hukukun içinde yer alan bireyler olarak, biz bile bu karşılıklı süreçlerden etkileniyoruz,”

dedi.

Mevcut sürecin geçmişteki gözaltı uygulamalarıyla benzerlik gösterdiğini belirten Çelenk, “Siyasi saiklerle yürütülen KCK süreçlerinde yaşananlar, bugün de aynı yöntemlerin kullanılmasıyla devam ediyor,” ifadelerini kullandı. Bu nedenle, gözaltı süreçleri bağlamında gözaltında bulunanların, bilgi vermeden önce medyada yaygınlaştırılan görüntüleri hedef alarak, kısmi bir sosyalizme sebep olduklarını belirtti.

Kamusal Teşhirin Psikolojik Etkileri

Çelenk, kamusal teşhirin yalnızca bireyler için değil, aileleri ve sosyal çevreleri için de son derece zararlı etkileri olduğunu vurguladı. Bu tür uygulamalar sonucu kişilerin ruh sağlığında telafisi güç sorunlar oluşabilmektedir. Teşhir edilen bireyler üzerinde ciddi bir psikolojik baskı kurulmakta ve bu durum travmalara yol açmaktadır. Sırasında, bireylerin kendilerine olan güveni sarsılır ve yanındaki insanlar da bu durumdan etkilenir.

Başvurmadıkları adalet mekanizmaları ise, bireyleri daha da psikolojik olarak derin bir çukura sürüklemektedir. Bu durum, mevcut yasaların ihlaline neden olurken, sosyal ortamda bireysel ve toplumsal yaralar açmakta ve bireylerin itibarını zedelemektedir.

Özellikle, bireylerin gözaltına alınması sırasında ellerinin kelepçelenerek teşhir edilmesi, toplumda yanlış algılar yaratmakta ve bu durum, bireylerin zaten hassas olan duygusal durumlarını daha da zor bir hale sokmaktadır. Teşhir uygulamalarının önlenmesi gerekliliği vurgulanırken Çelenk, “Bu uygulamalar derhal durdurulmalıdır,” çağrısında bulundu.

Darbe Dönemleri ve Toplumsal Travmalar

Çelenk, mevcut gözaltı süreçlerinin toplumda darbe dönemlerini hatırlattığını belirtti. Medyaya servis edilen görüntülerin, geçmişteki otoriter uygulamalarla benzerlik göstermesi, toplumda travmatik izler bıraktığını ifade etti. “Bu görüntülerin, toplumda derin yaralar açtığını ve geçmişten gelen travmaları yeniden canlandırdığını” dile getirdi.

Darbe dönemleri, toplumsal bir travma kaynağı olarak bireylerin hafızasında kalmışken, gündemdeki uygulamalar aynı sonucu doğurarak halkın huzurunu ve toplumsal barışını tehdit etmektedir. Çelenk, “Toplumun zor dönemlerde yaşadığı travmaların, mevcut uygulamalarla tekrar gündeme gelmesi kabul edilemez,” dedi.

Bireylerin yaşadığı travmaları hatırlatan Çelenk, “Bu tür uygulamaların, geçmişin izlerini açığa çıkardığını ve aynı zamanda toplumsal zararlar yarattığını” dile getirdi ve bu durumu kınadı.

Uygulamaların Uluslararası Mevzuatı

İnsan hakları anlayışının temel unsurlarından biri olan masumiyet karinesi, yalnızca hukukun temel ilkelerinden biri olarak değil, aynı zamanda toplumsal barışın da önemli bir parçasıdır. Çelenk, Amerika Birleşik Devletleri’nde bu tür uygulamalara “perp walk” denildiğini belirterek, bu uygulamanın insan hakları çevrelerince yoğun şekilde eleştirildiğini hatırlattı.

Türkiye’de ise bu tür uygulamaların, özellikle muhalefet kimliklerine karşı sistematik bir biçimde kullanıldığını vurguladı. Çelenk, “Siyasi iktidarın bu yöntemi benimsemesi, yargı bağımsızlığı ilkesini ihlal etmekte ve yurttaşların adalet duygusunu zedelemektedir,” dedi.

Uluslararası düzeyde yasaklanan bu tür uygulamalara Türkiye’de sıcak bakılmasının, bireylerin hak ve özgürlüklerini tehdit ettiğine dikkat çekti. Aynı zamanda, bu tür insan hakları ihlallerinin fark edilmesine neden olarak, uluslararası toplum tarafından da eleştirilere yol açtığını belirtti.

Bakanlıkların Güvenilirliği ve Yanıtlarına Dair

Çelenk, gözaltı işlemleri sırasında kişilerin kamuya teşhir edilmesine dair Adalet ve İçişleri bakanlıklarına çeşitli sorular yöneltti. Bu uygulamanın hukukla çelişip çelişmediğini ve bakanlıkların buna dair bir iç yönergesi olup olmadığını sordu. Bunun yanı sıra, gözaltında bulunan kişilere dair suçlamaların yargı sürecine yansımadan kamuya açıklanmasının nasıl bir etki yarattığını araştırılmasını talep etti.

Çelenk, bu konuda bir şikayet sayısının olup olmadığını ve şikayetlerin kaçı hakkında işlem yapıldığını sordu. Ayrıca, geçmişteki KCK operasyonları süreçlerinin incelenip, gerekli denetimlerin yapılıp yapılmadığını sordu.

Hukukun gereklilikleri ile bireylerin hakları arasında bir denge sağlamak adına Bakanlıkların bu konudaki duruşunun ne olduğunu merak ettiklerini ifade etti. Bu bağlamda, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları arasında herhangi bir koordinasyon veya rehberlik faaliyeti olup olmadığını araştırılması gerektiğini vurguladı.

No. Önemli Noktalar
1 Gözaltı görüntülerinin teşhir edilmesi masumiyet karinesinin ihlalidir.
2 Kamusal teşhir, bireyler ve aileler üzerinde derin psikolojik etkilere yol açar.
3 Geçmişteki KCK operasyonlarıyla benzer uygulamalar günümüzde de devam ediyor.
4 Özellikle muhalefet kimliklerine karşı sistematik bir yaklaşım söz konusudur.
5 Bakanlıklarla ilgili yanıtlar, hukukun gereklilikleriyle birey hakları arasında bir denge sağlamalıdır.

Haberin Özeti

Özetle, DEM Parti Milletvekili Sevilay Çelenk, gözaltına alınan kişilerin teşhir edilmesinin yargının bağımsızlık ilkesini ihlal ettiğini belirterek, bu uygulamaların derhal durdurulması gerektiğini savunmuştur. Gözaltı süreçleri boyunca yürütülen iletişim ve teşhir uygulamaları, bireylerin itibarını ve psikolojik durumunu ciddi anlamda zedelemekte, toplumsal huzuru tehdit etmektedir. Çelenk, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları’na yönelttiği sorularla, hukuk ve insan hakları açısından önemli bir tartışma başlatmayı hedeflemiştir.

Sıkça Sorulan Sorular

Soru: Gözaltı süreçlerinde teşhir edilen kişilerin durumu nasıl değerlendirilmektedir?

Teşhir edilen kişilerin durumu, yargı süreci tamamlanmadan kamuya açıklanması nedeniyle ciddi bir psikolojik etkiye yol açmakta ve bu durum adaletin yerine getirilmesini etkileyebilmektedir.

Soru: Masumiyet karinesi nedir ve neden önemlidir?

Masumiyet karinesi, bireylerin suçlu olduğu varsayımının yapılamayacağını belirtir. Bu ilke, adil yargılama hakkının temelini oluşturur ve bireylerin haklarını korur.

Soru: KCK operasyonları neden ve nasıl yapıldı?

KCK operasyonları, çoğunlukla siyasi gerekçelerle yürütülen yargı süreçleridir. Bu süreçlerde çoğu birey, suçlamalar olmaksızın gözaltına alınmış ve kamuya teşhir edilmiştir.

Soru: Bakanlıkların bu konudaki duruşu nedir?

Bakanlıkların duruşu, gözaltı süreçlerinin adaletli ve hukuka uygun şekilde yapılmasına dair gerekli düzenlemeleri oluşturmak olmalıdır. Ancak eleştiriler, uygulamaların bunun aksine gösterildiğini ortaya koymaktadır.

Soru: Teşhir uygulamalarının önlenmesi için ne yapılmalı?

Teşhir uygulamalarının önlenmesi için, resmi bir düzenleme ve kolluk kuvvetleri için eğitim programlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Adalet ve insan hakları ekseninde, bu uygulamaların durdurulması elzemdir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu