1827 yılında işlenen Maria Martin cinayeti, İngiltere’de büyük bir yankı uyandırmış ve cinayetle bağlantılı olarak idam edilen William Corder dışında birçok sanat eserine ilham kaynağı olmuştur. Corder’ın derisinden yapılmış ciltli kitaplar, günümüzde Bury St Edmunds’daki Moyse’s Hall Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu kitapların sergilenmesi, hem tarihi bir olayı hem de adalet sisteminin uygulamalarını sorgulamak için bir fırsat sunmaktadır. Ancak, eserlerin müzelerde sergilenmesi, bazı eleştirmenlerin “iğrenç” olarak nitelendirdiği bir durum olarak tartışmalıdır.
Corder, cinayetten yalnızca bir yıl sonra, 11 Ağustos 1828’de halka açık bir yerde asılarak idam edilmiştir. Olay sonrası derisi ciltlenmiş ve bunun yanı sıra kafasının bir kısmı da sergilenmek üzere korunmuştur. Bu olay üzerine cesaret bulan müze yetkilileri, Corder’a ait ikinci bir kitabın daha bulunduğunu duyurdular ve bu kitap da günümüz koşullarında meraklıları ile bağ kurmak amacıyla sergilenmektedir.
Müzede sergilenen kitapların hem tarihi bir değer taşıdığı hem de bir tür müze eğitimi işlevi gördüğü düşünülmektedir. Bu tür eserlerin insan derisi ile ciltlenmesi ise, 19. yüzyılda bazı cerrahların mahkumiyetin anısını yaşatmak amacıyla yaptığı bir uygulamadır. Eleştirmenler, bu tür eserlerin teşhirinin, insanlık tarihinin hatalarını ve acılarını yüzeye çıkarması için önem taşıyabileceğini savunuyor.
| Makale Alt Başlıkları |
|---|
| 1) Corder’ın Cinayeti ve Ardındaki Tarihsel Süreç |
| 2) İki Ciltli Kitap ve Sergilenişi |
| 3) Eleştiriler ve Toplumsal Yansımalar |
| 4) Insan Derisiyle Ciltlenme Geleneği |
| 5) Müze Üzerine Tartışmalar ve Gelecek Perspektifleri |
Corder’ın Cinayeti ve Ardındaki Tarihsel Süreç
1827 yılında William Corder, Suffolk’un Polstead bölgesinde işlenmiş olan Maria Martin cinayetinin baş şüphelisiydi. Martin, Corder’ın nişanlısıydı ve onunla kaçmak için gizlice buluşmayı planlamıştı. Ancak Corder, bu buluşma esnasında Martin’i vurarak, cesedini Red Barn adındaki ahıra gömmüştür. Corder cinayetten bir yıl sonra halkın gözleri önünde idam edildi. Bu durum, dönemin moralle ilgili tartışmalarını alevlendirdi ve Corder’ın cinayeti İngiliz toplumu için büyük bir şok etkisi yarattı.
Cinayet, sadece yerel bir olayı değil, aynı zamanda dönemin adalet sistemine karşı büyük bir eleştiri getirdi. Corder’ın mahkemesi, oldukça göz önünde gerçekleşti ve halkın katılımıyla oldukça öne çıktı. Bu süreç, birçok film, tiyatro oyunu ve edebi esere konu olmuştur. Corder’ın durumu, adaletin ne kadar etkili olduğu ve suçluların ne ölçüde cezalandırılması gerektiğine dair derin tartışmalara neden oldu.
İki Ciltli Kitap ve Sergilenişi
Moyse’s Hall Müzesi, Corder’ın cildinden yapılmış iki ciltli kitabı sergilemektedir. İlk kitap, 1930’ların ortalarında müzeye bağışlanmış, ikinci kitap ise 20 yıl önce bulunmuş ve sergilenen ilk kitabın yanına yerleştirilmiştir. Bu kitaplar, insan derisiyle kaplanmış olmaları açısından ilgi çekmektedir. Ciltleme işlemi, dönemin cerrahları tarafından gerçekleştirilen oldukça tartışmalı bir uygulamadır. Müzede sergilenen ilk kitap, Corder’ın hikayesi ve cinayeti üzerine bir eserdir.
İkinci kitap ise, ilk kitaptan farklı ciltleme detaylarına sahip olsa da yine ilk kitabın yanında sergilenmektedir. Sergilenen eserler, tarihsel bir bağ kurmanın yanı sıra, toplumda yanlış anlamalara neden olan olayların derinliğine ait bir anlayış geliştirmektedir. Ziyaretçiler, bu eserler sayesinde, cinayetin sadece bir suç değil, aynı zamanda bir dönem nasıl şekillendiğinin bir yansıması olarak değerlendirebilir.
Eleştiriler ve Toplumsal Yansımalar
Müzedeki kitap sergilerinin bazı kesimlerce tepkiyle karşılandığı dikkat çekmektedir. Terry Deary gibi bazı eleştirmenler, bu eserleri “iğrenç” olarak tanımlamış ve sergilenmemesi gerektiğini belirtmiştir. Deary, bu kitapların Corder’ın anısını saygısızca temsil ettiğini ileri sürmektedir. Bu tür eleştiriler, ciltli kitapların sergilenmesinin etik ve toplumsal boyutuyla ilgili derin sorgulamalara yol açmıştır.
Corder’ın sergilenesi durumu, aslında birçok insanın geçmişe ilişkin önyargılarının sorgulanmasını sağlamıştır. Eleştirmenlerin görüşleri, eserlerin sadece tarihi birer nesne olup olmadığı veya toplumsal bir mesaj taşıyıp taşımadığı konusunda geniş bir tartışma yaratmıştır. Müzede sergilenenlerin; toplumsal bir anlamı olup olmadığını değil, bunun tarihsel değerinin nasıl algılandığını sorgulatmaktadır.
Insan Derisiyle Ciltlenme Geleneği
19. yüzyılda, kitapların insan derisiyle ciltlenmesi, antropodermal kitapçılık olarak adlandırılan ilginç bir uygulamaydı. Bu uygulama, idam edilen mahkûmların hatırasını yaşatmak adına cerrahlar tarafından uygulanmaktaydı. Bu tür ciltleme işlemleri, tıbbî yiyicilik ve insan yaşamına karşı bir tür muhalefet olarak değerlendirilebilir. Ancak birçok sosyoloji ve tarihçi, bu eserlerin ardında derin toplumsal inceleme fırsatları olduğunu ve onları laboratuvar ortamında tartışmaya açmanın uygun olduğunu savunmaktadır.
Muzede sergilenen kitapların yanı sıra, bu tür uygulamaların sadece birer hatıra nesnesi değil, aynı zamanda cinayet ve suç üzerine toplumların nasıl baktığını göstermektedir. İnsan derisiyle kaplanmış kitapların sergilenmesi, geçmişte yaşanan bir travmanın, kültürel bir hafızanın parçası olarak algılandığı bir yapı yaratmaktadır.
Müze Üzerine Tartışmalar ve Gelecek Perspektifleri
Moyse’s Hall Müze yetkilileri, eserlerin müstehcen olmadığını, geçmişe açılan bir pencere olduğunu savunmaktadır. Müzede yapılan sergiler, Kanlı Yasa’nın tartışılmasına ve insanlık tarihinin hatalarını anlamaya yönelik bir çaba olarak değerlendirilmektedir. Miras görevçisi Dan Clarke, bu tür eserlerin ve sergilerin tartışmaya açı olduğunu belirtmektedir; bu tür durumların, toplumda ceset anatomisinin tartışılmasına olanak sağladığını belirtmiştir.
Gelecekte de benzeri eserlerin sergilenip sergilenmeyeceği, toplumun duyarlılıklarına bağlı olarak değişecektir. Müze yöneticileri, geçmişe doğru bir bakış açısıyla hareket ederken, aynı zamanda toplumsal değerlere de önem vermek durumundadır. Bu nedenle, her eser kendi bağlamında değerlendirilmelidir. Clark, müzelerin insan kalıntıları sergilemesi gerektiğini Türk toplumuna ve tarihine dönük bir yorumlama yaparak ifade etmiştir.
| No. | Önemli Noktalar |
|---|---|
| 1 | Corder’ın cinayeti, 1827 yılında yaşandı ve İngiltere’de büyük bir skandala yol açtı. |
| 2 | Moyse’s Hall Müzesi, Corder’ın derisiyle ciltlenmiş iki kitabı sergilemektedir. |
| 3 | Bu eserlerin sergilenmesi, toplumsal tartışmalara yol açmaktadır. |
| 4 | Antropodermal kitapçılık, 19. yüzyılda uygulanan bir gelenektir. |
| 5 | Müzede sergilenen eserler geçmişe dair önemli bir perspektif sunmaktadır. |
Haberin Özeti
Maria Martin cinayeti, 1827’de gerçekleşmiş olup, ardından idam edilen William Corder’ın derisinden yapılan ciltli kitapların sergilenmesi, tarihe, adalet sistemine ve toplumsal değerlere ilişkin sorgulamaları gündeme taşımaktadır. Moyse’s Hall Müzesi’nde çeşitli eşyaların sergilendiği eserler, hem tarihi hem de etik tartışmalara yol açmaktadır. Bu eserlerin toplumsal ve kültürel algısı ise, tarihten ders çıkarma noktasında önemli bir aşama olarak değerlendirilmektedir. İşte bu nedenle, geçmişi anlamak ve gelecek nesillere aktarmak açısından bu tür eserlerin topluma kazandırılması önem taşımaktadır.
Sıkça Sorulan Sorular
Soru: Corder’ın cinayetinden sonra ne oldu?
Corder, cinayetten bir yıl sonra halka açık bir yerde idam edildi ve ardından parçalandı.
Soru: Müze, sergilenen kitapların ciltlenme yöntemini nasıl açıklar?
Müze, bu kitapların insan derisi ile ciltlenmesini geçmişe bir pencere olarak görmekte ve tarihsel bir bağ kurmanın önemli olduğunu savunmaktadır.
Soru: Eserlerin eleştirileri nelerdir?
Bazı eleştirmenler, bu eserlerin sergilenmesini “iğrenç” bulmakta ve insan onuruna saygısızlık olarak değerlendirmektedir.
Soru: Antropodermal kitapçılık nedir?
Antropodermal kitapçılık, 19. yüzyılda idam edilen mahkumların derilerinden yapılan kitap ciltleme uygulamasıdır.
Soru: Bu sergilerin toplumsal bir anlamı var mı?
Evet, bu tür sergiler toplumda adalet, etik ve insanlık tarihi konusunda tartışmaları teşvik etmektedir.
