
Geçtiğimiz günlerde Beyoğlu’nda “Serenita” adlı mekânda gerçekleşen bir toplantıya eski gazeteciler ve diplomatlar katıldı. Bu etkinlik, Türk basın tarihinin önemli isimlerinden Osman Ulagay’ın anılarını tartışma fırsatı sundu. Etkinliğe öncülük eden iş insanı Gülseren Onanç, bu yeni entelektüel sohbet kulübünün, Türkiye’de medya ve siyaset ilişkisini de derinlemesine ele almayı amaçladığını belirtti. Ulagay’ın kitabındaki temalar, yalnızca kişisel deneyimlerini değil, Türkiye’deki medya ortamının evrimine dair de önemli ipuçları veriyor.
Makale Alt Başlıkları |
---|
1) Yeni bir entelektüel sohbet kulübü: Serenita |
2) Yalı çocuğundan, vitrindeki “mala” bir gazetecinin hayatı |
3) 28 Şubat 2010 günü yazılan bir veda yazısı |
4) Ulagay’ın yazısı o gün şöyle bitiyor |
5) İktidar vitrinlerinin değişimi |
Yeni bir entelektüel sohbet kulübü: Serenita
Beyoğlu Tom Tom Sokak’ta bulunan “Serenita” mekânı, son zamanlarda önemli bir buluşma noktası haline geldi. Eski gazeteci ve diplomatların katıldığı bu sohbetler, Türkiye’nin geçmişinden günümüze uzanan medya ve siyaset ilişkisini keşfetmek amacıyla düzenleniyor. İlk etkinliği Gülseren Onanç organize etti ve katılımcılar arasında Volkan Vural ve Şahin Alpay gibi tanınmış isimler yer aldı. Etkinliklerin moderatörlüğünü ise Sedat Ergin üstleniyor. Onanç, böyle bir kulübün yalnızca kişisel anekdotları paylaşmakla kalmayıp, daha derin sosyo-politik ve kültürel bağlamda da tartışmalara katkıda bulunması hedeflenmektedir.
Katılımcılar, geçmişin deneyimlerinden hareketle, günümüzdeki medya pratiği ve özgürlükleri sorguluyor. Bu nostaljik deneyimlerin, sürekli değişen medya ortamını anlamak için bir fırsat sunduğu belirtiliyor. Ayrıca, Gülseren Onanç’ın etkinlik sırasında yaptığı paylaşımlar, Instagram üzerinden geniş bir kitleye ulaşmasına olanak sağlamış durumda.
Yalı çocuğundan, vitrindeki “mala” bir gazetecinin hayatı
Osman Ulagay, Türk basın tarihinin önemli figürlerinden biri olarak kabul ediliyor. Kariyeri boyunca Cumhuriyet, Sabah ve Milliyet gibi Türkiye’nin en önde gelen gazetelerinde köşe yazarlığı yapmış. Ulagay’ın son kitabı, kişisel yaşamı ve mesleki deneyimleri üzerinden Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yapısını sorgulamakta. Kitap, onun bir yalı çocuğu olarak ailevi geçmişini, eğitim sürecini ve gazetecilik deneyimlerinin zengin detaylarını aktarmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin dönüşüm sürecine tanıklık etmesini sağlıyor.
Ulagay, zengin bir ailede büyüdüğünden, ortamının getirdiği ayrıcalıkları, dönemin zorluklarını ve kişisel gözlemlerini içten bir dille aktarıyor. Gazetecilik hayatının çeşitli aşamaları boyunca edindiği tecrübeler, çeşitli dönemlerde yaşadığı zorluklar ve karşılaştığı durumlar okuyucularına ilham vermekte. Bu nedenle, onun kalemi, yalnızca kişisel bir biyografi değil, aynı zamanda toplumsal bir doküman niteliği taşıyor.
28 Şubat 2010 günü yazılan bir veda yazısı
Osman Ulagay’ın kitabında dikkat çeken bir bölüm, 28 Şubat 2010 tarihinde kaleme aldığı veda yazısıdır. O gün, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik durumuyla ilgili bıçağın kemiğe dayandığı bir dönemi anlatıyor. Ulagay, köşe yazarlığını bıraktığı günü, medya patronlarının köşe yazarları üzerindeki etkisini sorgulayarak anlatıyor ve bu durumun siyasetin seyrini nasıl etkilediğine dair çarpıcı gözlemler sunuyor. Başbakan Erdoğan’ın o güne ait sözlerini hatırlatarak, köşe yazarlarının ve gazetelerin patronlarının sorumluluğunu gün yüzüne çıkartıyor.
Bu veda yazısındaki eleştirinin gurur düzeyinde olması, okuyucuları derin düşüncelere sevk ediyor. O günün gazeteciliği ile bugünün durumunu karşılaştırmak, eski ve yeni arasında köprüler kurmak açısından önemli. Ulagay, medyada köşe yazarlarının düşen standartlarının, ülkenin ekonomik gidişatına nasıl etki ettiğini sorguluyor.
Ulagay’ın yazısı o gün şöyle bitiyor
Ulagay, yazısında, “Daha da umut kırıcı olan ise Türkiye’yi dükkân gibi yönetenlerle kışla gibi yönetmek isteyenlerin dışında elle tutulur bir seçeneğin ufukta görünmemesi” diyerek, gelirken geçirdiği yolculuğun getirdiği zorlukları ifade ediyor. O yazısında, yıllar içinde değişen medya ilişkileri ve kişisel deneyimleri üzerinden Türkiye’nin değişim sürecini sorguluyor, bunu yaparken okuyucunun da derin sorgulamalar yapmasını sağlıyor. Böylece okuyucular, Ulagay’ın gözünden çok daha derin bir resim çizme fırsatına sahip oluyorlar.
İktidar vitrinlerinin değişimi
Ulagay’ın yazdığı gibi, o dönemde köşe yazarlarının ciddiyetsizliği ve patronların medya üzerindeki hâkimiyeti, bugünün basınında da bir yankı yaratmakta. Medya, Türkiye’deki siyasi atmosferin bir yansıması haline gelirken, köşe yazarları ve gazeteciler yalnızca “vitrine” konan birer mal haline gelmiştir. Bu bağlamda, Ulagay’ın kitabı, geçmiş ve gelecek arasında köprü kurarak günümüzdeki haber yapma biçimlerini değerlendiriyor.
Bugün Tük medyasının büyük bir bölümü, İletişim Başkanlığı gibi siyasi otoriteler tarafından yönlendirilmekte. Bu durum, basının bağımsızlık fikrini tehdit etmekte ve basın ödünç alınan bir araç haline gelmektedir. Bu durum, Türkiye’nin özgür basın aklının nasıl evrildiği ve neden bu noktaya geldiği konusunda önemli bilgiler sunuyor.
No. | Önemli Noktalar |
---|---|
1 | Serenita, entelektüel tartışmalara olanak sağlayan bir mekân. |
2 | Osman Ulagay’ın kitabı, Türk basın tarihinin önemli kesitlerini ele alıyor. |
3 | 28 Şubat 2010, Türkiye’de medyanın evrimine dair önemli bir tarih. |
4 | Köşe yazarlarının sorumluluğu ve medya patronlarının etkisi sorgulanıyor. |
5 | Bugün Türkiye medyası, siyasi otoritenin kontrolünde gelişmekte. |
Haberin Özeti
Geçmişi ve bugünü irdeleyen bu toplantılar, Türk medyasının daha bağımsız ve örnek olabilecek bir yapı kazanması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Ulagay’ın yazıları, yalnızca bireysel deneyimlerin ötesinde, Türk basın tarihinin derin ve karmaşık yapısını sorgulamakta. Medya dünyasındaki köşe yazarlarının rolü, siyasi hayatın bir yansıması olarak karşımıza çıkmakta ve bu bağlamda tartışmaların derinleşmesi, medya ve toplum ilişkisini yeniden şekillendirme potansiyeli taşımakta.
Sıkça Sorulan Sorular
Soru: Serenita mekânı nedir?
Serenita, eski gazeteci ve diplomatların bir araya geldiği entelektüel bir sohbet mekânıdır.
Soru: Kimler Serenita etkinliklerine katılmaktadır?
Eski gazeteciler, diplomatlar ve çeşitli iş insanları etkinliklerde yer almaktadır.
Soru: Osman Ulagay’ın kitabı neyi konu alıyor?
Ulagay’ın kitabı, Türk basın tarihinden kişisel deneyimlere kadar geniş bir yelpazeyi ele alıyor.
Soru: Ulagay’ın veda yazısı hangi tarihi kapsamaktadır?
Ulagay’ın veda yazısı 28 Şubat 2010 tarihine aittir.
Soru: Bugünkü medya ortamı nasıl bir değişim göstermiştir?
Günümüzde medya, siyasi otoriteler tarafından yönlendirilen bir yapı haline gelmiştir, bu durum basın bağımsızlığını tehdit etmektedir.