Türkiye’de çay, günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Ancak, bu geleneksel içeceğin tarihine bakıldığında, çayın halk arasında yaygınlaşması Cumhuriyet dönemine dayanır. 1950’li yıllarda popüler hale gelen çay, Cumhuriyetin bir kalkınma projesinin parçası olarak geliştirilmiştir. Çayın bilinmeyen hikayesi, yerel kadınların emekleri, önemli liderler ve devletin ikna politikalarıyla şekillenmiştir. İşte Türkiye’de çay kültürünün ortaya çıkışına dair detaylı bir bakış.
Makale Alt Başlıkları |
---|
1) Genç Cumhuriyet’in kalkınma projesi |
2) Batum’dan ilham aldı |
3) Çayın babası Zihni Derin |
4) Yükü taşıyan kadınlar |
5) Kahveden çaya dönüşüm |
Genç Cumhuriyet’in kalkınma projesi
Olağan şartlar altında her gün çay içmek, Türk toplumunun günlük yaşamının bir parçası olmuştur. Ancak, çayın Türkiye’deki yolculuğu ciddi bir süreç gerektiriyordu. “Çayın Hikayesi” kitabının yazarı ve araştırmacı Esra Ansel Derinbay, Osmanlı döneminde çayın pek bilinmediğini belirtiyor. Çoğunlukla kahve içilse de, çay elit tabakaların ve Batı’da yaşayanların tercihi oluyordu. Bu durum, toplumun genelinde çayın yaygınlaşmasını engelliyordu.
Derinbay, 19. yüzyılın ikinci yarısında bazı girişimlerin çayın popülerleşmesini sağlamak amacıyla yapıldığını fakat bu çabaların çoğunun başarısızlıkla sonuçlandığını ifade ediyor. Öte yandan, Yemen’in kaybıyla birlikte kahvenin sağlanan tedarik yollarının sekteye uğraması ve yeni Cumhuriyet’in ithalata olan bağımlılığını azaltma hedefi çayın Türkiye’de daha fazla ön plana çıkmasına neden olmuştur. Böylelikle, çayın ekimi ve tüketimi Cumhuriyet dönemindeki kalkınma projeleri ile entegre hale gelmiştir.
1924 yılında çıkarılan “Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında Fındık-Portakal-Limon-Mandalina ve Çay Yetiştirilmesine Dair Kanun,” çayın yaygınlaşması için önemli bir adım olmuştur. Çayın tarım aracı olarak önemini vurgulayan Fatma Genç, Karadeniz bölgesinin o dönem oldukça yoksul olduğunu, çayın ise bu bölgenin kalkınma aracı olarak seçildiğini belirtiyor.
Batum’dan ilham aldı
Çayın Türkiye’deki tarihi ve yolculuğu hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için araştırmalar yapan Recep Koyuncu, Osmanlı döneminde iklimin göz önüne alınmadan yapılan çay yetiştirme girişimlerinin bulunmadığını ifade ediyor. Ancak, ziraat mühendisi Ali Rıza Erten, işgal döneminde Rusların Batum’da tuttuğu hava durumu raporlarını incelemesiyle çayın Türkiye’deki kaderini değiştirmiştir. “Madem Batum’da çay yetişiyor, bunu Rize’de de deneyelim” şeklindeki yaklaşımı, yeni bir dönemi başlatmıştır.
Erten’in bu önerisi sonucu, Rize’de sadece çay değil, bambu ve narenciye gibi diğer ürünlerin de yetiştirilebileceği tespit edilmiştir. Çaykur’un internet sitesinde yer alan bilgilere göre, Ali Rıza Erten, çayın bilimsel incelemesi konusunda öncü bir rol oynamış ve Doğu Karadeniz kıyılarında çay yetiştirilebileceğini ilk kez ortaya koymuştur.
Çayın babası Zihni Derin
Çayın yaygınlaşmasında önemli rol oynayan bir diğer karakter ise Zihni Derin‘dir. Araştırmacı Fatma Genç, Zihni Derin’in çayın kurucu babası olarak geçmesinin ardında birçok kişinin emeği olduğunu vurguluyor. Çay işini yürütmek için görevlendirilen bir ziraat memuru olarak Derin, Rize’deki ilk çay bahçesine Batum’dan getirilen fideleri ekmiştir. Bu girişim, çayın üretiminde ve araştırılmasında önemli adımlar atılmasını sağlamıştır.
Zihni Derin, ilk laboratuvarları kurarak çay tarımının iklim, toprak ve mahsüller üzerinde bilimsel çalışmalar yapılmasına önayak olmuştur. Kısa sürede, çay fidanlıklarının oluşturulması, fabrikaların açılması gibi pek çok konuda önemli teşvikler sağlanmıştır. Derin, aynı zamanda devletin teşvik politikaları ile birlikte yerli tarımın gelişimine katkıda bulunarak Türk araştırmacılarını yurtdışına göndermiş ve yabancı uzmanlar ile ekipmanların ülkeye getirilmesinde önemli rol oynamıştır.
Yükü taşıyan kadınlar
Çay üretiminin asıl yükünü taşıyan ise, bölgedeki kadınlar olmuştur. Fatma Genç, Karadeniz’deki ilk çaylıkların kurulmasında kadınların büyük rol oynadığını ifade ediyor. O dönem, erkek iş gücünün büyük ölçüde göç etmesi nedeniyle kadınlar bu sürecin öncüsü olmuşlardır. Çay yapımını öğrenen ve dikim işlerini gerçekleştiren kadınlar, çayın yükünü büyük bir özveriyle taşımışlardır.
Ancak, Genç’e göre kadınlar, bu dönemde çayın faydalarını pek görememiştir. Kadınların banka hesapları olmadığı için, yetkili kurumlar tarafından yapılan ödemeler, genellikle eşlerinin veya erkek akrabalarının hesaplarına yatırılmıştır. Bu durum, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını ciddi ölçüde etkilemiştir.
Kahveden çaya dönüşüm
Cumhuriyet döneminde çayın popülerliği arttıkça, çay tüketimi sadece Karadeniz bölgesi ile sınırlı kalmamış, Doğu Anadolu bölgesine de yayılmıştır. Fatma Genç, o dönemde hala Rusya ve İran’dan gelen çayın da tüketildiğini dile getiriyor. Ancak merkezin Rize olduğunu ve buradan diğer ilçelere ve şehirlerine çayın yayıldığını belirtiyor.
Devlet, çay tarımını sadece ekonomik bir faaliyet olarak değil, aynı zamanda bir kültürel kimlik inşası sürecinin parçası olarak görmüştür. Çayın, ithal edilen bir lüks tüketim maddesi olmaktan çıkıp, Cumhuriyetin yeni vatandaşlarına uygun, yerli üretimle beslenen gündelik bir içecek haline dönüştüğü ifade ediliyor.
Çay içmenin Türkiye’de nasıl popülerleştiği sorusuna yanıt veren Fatma Genç, iki farklı stratejinin izlendiğini vurguluyor. Bunlardan biri yerli malı üretme ve tüketme kampanyaları, diğeri ise kahve ithalatının yasaklanmasıdır. Bu yasaklama sonrası çay, büyük bir destek ile ön plana çıkarılmış ve devlet tarafından teşvik edilmiştir.
‘Çayın en kötüsünü içiyoruz’
Günümüzde Türkiye’de tüketilen çayın kalitesi hakkında da eleştiriler bulunmaktadır. Hem Recep Koyuncu hem de Fatma Genç, Türkiye’de içilen çayın çoğunlukla yanlış toplandığını ve çayın en kötü kısımlarının tüketildiğini savunuyor. Genç, çay tarımında yoğun olan Hindistan ve Sri Lanka gibi ülkelerde çayın elle toplandığı ve kaliteli olan kısmın iki buçuk yaprak şeklinde tanımlanan filizlerin olduğunu belirtiyor.
Genç, Türkiye’deki çay üretiminde sıkça görülen odunsu parçaların makasla toplama yapılmasından kaynaklandığını düşünüyor. Koyuncu ise en kaliteli çayın, bitkinin en üst kısmındaki filizlerin kesilmesiyle elde edileceğini vurguluyor. Özellikle uygun toplama yöntemlerinin kullanılmadığı durumlarda, kalitenin düşmesi kaçınılmaz olmaktadır. Bu sebeple, günümüzde içilen çayın kalitesiz olduğu ifade edilmektedir.
No. | Önemli Noktalar |
---|---|
1 | Çayın Türkiye’deki yaygınlaşması Cumhuriyet dönemindeki kalkınma hedefleriyle bağlıdır. |
2 | Ali Rıza Erten, Batum’da yapılan çalışmalarla Türkiye’de çayın yetişmesini sağlamıştır. |
3 | Zihni Derin, Çay tarımında öncü rol oynamış ve çayın yaygınlaşmasını desteklemiştir. |
4 | Çay üretiminde bölgedeki kadınların emeği hayati önem taşımaktadır. |
5 | Türkiye’deki çayın kalitesi, yanlış toplama yöntemlerinden dolayı düşük seviyelerde kalmaktadır. |
Haberin Özeti
Türkiye’de çayın tarihi ve kültürü derin bir geçmişe sahip olsa da, halk arasında yaygınlaşması Cumhuriyet ile başlamıştır. Çayın yaygınlaşmasına öncülük eden geliştirme projeleri, önemli isimlerin çalışmaları ve yerel kadınların özverili çabaları süreci şekillendirmiştir. Bugün içilen çayın kalitesi ise, çay tarımındaki yanlış uygulamalar nedeniyle sorgulanmaktadır. Türkiye’nin çay kültürü, hem ekonomik hem de sosyal açıdan önemli bir kimlik inşasının parçalarından biri olmuştur.
Sıkça Sorulan Sorular
Soru: Türkiye’de çay ne zaman popüler olmaya başladı?
Çay, 1950’li yıllarda halk arasında yaygınlaşmaya başlamıştır ve Cumhuriyet dönemindeki kalkınma projeleri ile desteklenmiştir.
Soru: Çayın Türkiye’deki tarihi nedir?
Türkiye’de çay, Osmanlı döneminde pek bilinmemekteydi. Cumhuriyet ile birlikte tarımı teşvik edilerek yaygınlaşmaya başlamıştır.
Soru: Zihni Derin’in çay ile alakalı katkıları nelerdir?
Zihni Derin, Batum’dan çay fidelerini getirerek Türkiye’de çay tarımının öncüsü olmuştur ve çayın yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır.
Soru: Türkiye’de çayın kalitesi neden düşüktür?
Türkiye’de çay, çoğunlukla yanlış toplama yöntemleri ile toplandığı için kalitesi düşmektedir.
Soru: İlk çay üretiminde kadınların rolü nedir?
İlk çay bahçelerinin kurulmasında kadınların önemli rolleri olmuştur; ancak elde ettikleri ekonomik getiriler sınırlı kalmıştır.